Genzi yakan koku uyandırdı onu.Bu kokuyu tanıyordu.Yıllarca kapalı kalmış bir kilisenin kokusu.Kilisede yakılan kandillerin , ufalanan taşların , eriyen mermerin , çürüyen ahşabın , yıpranmış sayfaların , küflenen cesetlerin kokusu.Dehşete düşmesi gerekirdi ama sadece çevresine bakındı.Usulca kımıldayan siyah bir leke gördü.Biçimsiz , belirsiz bir leke...Simsiyah bir siluet...Gülümsedi lekeye.
" Mor Gabriel " , diye mırıldandı.Leke yaklaştı , yaklaşınca insan cismine bürünüverdi.Siyahlar içinde bir insan.O insan başucuna geldi , kulağına fısıldadı :
" Beni tanıdın mı ? "
" Mor Gabriel " diye mırıldandı yine.Ağzından Mor Gabriel sözcükleri dökülürken müziği duydu ; derinden , çok derinden gelen bir ayin müziği.Bilmediği bir dilde yinelenen tutkulu bir mırıltı , kendinden geçmiş birinin söylediği bir tekerleme.Aynı anda haçı farketti.Gümüşten bir haç.Adam haçı elinde mi taşıyordu , yoksa göğsünde mi , anlamaya çalışırken , boşluğu ikiye bölen bir parhıltı yandı söndü.Bir acı hissetti.Parıltı yeniden yandı söndü , acı kayboldu , bütün bedenine bir rahatlık yayıldı , ses uzaklaştı , önce odadaki renkler silindi , sonra o siyah leke kayboldu , sonra oda ,sonra da ışık ...
Ahmet Ümit'ten yine bir Komiser Nevzat hikayesi.Ahmet Ümit okumayı seviyorsanız,bu kitabı da severek okursunuz.Şimdiden keyifli okumalar.
Görüşmek üzere..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder